Keynesyen ekonomi

Ansiklopedi sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Keynesyen ekonomi, 20. yüzyılın en etkili ekonomi teorilerinden biri olarak kabul edilir ve John Maynard Keynes tarafından geliştirilen bir ekonomik yaklaşımı ifade eder. Bu yaklaşım, makroekonomik dengesizliklerle başa çıkmak ve ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla kamu müdahalesini savunur.

Keynesyen Ekonomi Teorisi

Keynesyen ekonomi teorisi, Büyük Buhran döneminde (1929-1930'lar) geliştirilen bir ekonomik yaklaşımdır ve John Maynard Keynes tarafından "Genel Teori" adlı kitabında ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Keynes, bu teoriyi klasik ekonomi yaklaşımının eksikliklerini gidermek amacıyla geliştirmiştir. Klasik ekonomi, serbest piyasa ekonomisinin rekabetçi doğasına ve işsizlik gibi sorunların zamanla otomatik olarak çözüleceğine inanırken, Keynesyen ekonomi, ekonomik dengesizliklerin ve krizlerin müdahale gerektiren sorunlar olduğunu savunur.

Keynesyen ekonomi, dört ana bileşenden oluşur:

1. Toplam Harcamalar Teorisi: Keynes, ekonomik büyümenin ve istihdamın, toplam harcamaların düzeyine bağlı olduğunu öne sürer. Toplam harcamalar, tüketim, yatırım, kamu harcamaları ve net ihracattan oluşur. İşsizlik ve durgunluk dönemlerinde, toplam harcamaların düşmesi ekonomik sorunlara yol açar.

2. Liquidity Preference Theory (Likidite Tercihi Teorisi): Bu teori, insanların paralarını tutma eğiliminde olduklarını ve likidite tercihi nedeniyle faiz oranlarının düşmesi gerektiğini savunur. Bu, faiz oranlarının merkez bankası müdahalesi ile kontrol edilebileceği anlamına gelir.

3. Parasal Yetki (Monetary Authority): Keynesyen ekonomi, para politikasının ekonomik aktiviteyi etkileme yetkisine sahip olduğunu kabul eder. Bu nedenle merkez bankalarının para arzını ve faiz oranlarını düzenleyerek ekonomiyi dengeleme rolü vardır.

4. Fiscal Policy (Mali Politika): Keynesyen ekonomi, kamu harcamaları ve vergiler gibi mali politikaların ekonomiyi dengelemekte kritik bir rol oynadığını belirtir. Durgunluk dönemlerinde hükümetler, kamu harcamalarını artırarak ve vergileri azaltarak talebi artırabilirler.

Ana İlkeler ve Politika Önerileri

Keynesyen ekonomi teorisi, aşağıdaki ana ilkeleri ve politika önerilerini içerir:

1. Toplam Talep ve Harcamaların Önemi: Ekonomik büyüme ve istihdamı sürdürebilmek için toplam harcamaların yeterli seviyede olması gerektiğini savunur. İşsizlik ve durgunluk dönemlerinde hükümetin veya merkez bankasının toplam talebi artırmak için müdahale etmesi gerekebilir.

2. İşsizlik ve Enflasyon: Keynesyen ekonomi, işsizlik ve enflasyonun ters ilişkili olduğunu öne sürer. Yani işsizlik düşerse, enflasyon artabilir ve tam tersi durumda da geçerlidir. Bu nedenle politika yapıcılarının bu iki değişkeni dengelemesi gerekmektedir.

3. Kamu Harcamaları ve Vergiler: Mali politikalar aracılığıyla hükümetler, ekonomiyi dengelemeye çalışabilirler. Durgunluk dönemlerinde kamu harcamalarını artırarak talebi teşvik edebilirler. Aynı zamanda vergi kesintileri de tüketimi artırabilir.

4. Faiz Oranları: Para politikası aracılığıyla merkez bankaları, faiz oranlarını ayarlayarak ekonomik aktiviteyi etkileyebilirler. Faiz oranlarının düşük tutulması, borçlanmayı teşvik edebilir ve yatırımları artırabilir.

5. Devlet Müdahalesi: Keynesyen ekonomi, devlet müdahalesinin ekonomik istikrarı sağlamak için gerektiğini savunur. Bu, işsizlik ve durgunluk gibi sorunların çözümünde merkezi bir rol oynamak anlamına gelir.

Tarihsel Etkiler ve Eleştiriler

Keynesyen ekonomi, özellikle Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı sonrasında büyük bir etki yaratmıştır. Hükümetler, Keynesyen politikaları benimsemiş ve kamu harcamalarını artırmışlardır. Bu, ekonomik toparlanmayı hızlandırmış ve işsizliği azaltmıştır.

Ancak Keynesyen ekonomi, eleştirilere de maruz kalmıştır. Eleştirmenler, kamu harcamalarının ve borçlanmanın uzun vadede ekonomik sorunlara yol açabileceğini ve enflasyonu artırabileceğini öne sürerler. Ayrıca, bazıları serbest piyasa ekonomisinin kendi iç dinamikleri sayesinde krizleri otomatik olarak düzelteb ileceğini savunur.

Sonuç olarak, Keynesyen ekonomi, ekonomik politika yapıcıları ve ekonomistler arasında hala aktif olarak tartışılan bir konsepttir. Ancak bu teori, dönemin ekonomik sorunlarına karşı etkili bir çözüm olarak kabul edilir ve birçok ülkenin ekonomik politikalarını etkilemiştir.