Anti-revizyonizm

Ansiklopedi sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Anti-revizyonizm, Marksist-Leninist ideolojinin bir parçası olarak ortaya çıkan ve Marksist teorinin saf formunu korumayı amaçlayan bir siyasi akımdır. Bu akım, Marksist-Leninist ilkelerin devletin gücü elinde bulunduran gruplar tarafından çarpıtılmasına ve değiştirilmesine karşı çıkar. Anti-revizyonizm, özellikle Sovyetler Birliği'nin liderliğindeki "revizyonist" (yeniden gözden geçirici) olarak tanımlanan bazı komünist partilerin politikalarına ve görüşlerine karşıt bir tutumu ifade eder.

Anti-revizyonizmin temel unsurları ve özellikleri şunlardır:

1. Saf Marksizm-Leninizm İdeali: Anti-revizyonistler, Marksizm-Leninizmin orijinal ilkelerine sadık kalmayı ve bu ilkelerin saf formunu korumayı amaçlarlar. Onlara göre, Marksizm-Leninizm, devrimci sınıf mücadelesinin bilimsel temelleri üzerine kurulmuş bir teoridir ve bu temelde değişiklik yapılması kabul edilemez.

2. Sınıf Mücadelesinin Önemi: Anti-revizyonizm, sınıf mücadelesinin ve proleter devrimin öncelikli olduğunu savunur. Kapitalizmin yıkılması ve proletarya diktatörlüğünün kurulması için devrimci eylemler ve sınıf mücadelesi gereklidir.

3. Emperyalizme ve Kapitalizme Karşı Mücadele: Anti-revizyonistler, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadelede kararlı bir tutum sergilerler. Bu, emperyalist güçlerin hegemonyası altındaki ülkelerde ulusal kurtuluş mücadelelerini desteklemeyi içerir. Ayrıca, emperyalist kapitalizmin baskısına ve sömürüsüne karşı durmak için uluslararası dayanışmayı teşvik ederler.

4. Devletin Rolü ve İşçi Sınıfı Hakimiyeti: Anti-revizyonistler, işçi sınıfının devleti ele geçirmesi ve işçi sınıfı diktatörlüğünün kurulması gerektiğini savunurlar. Devlet, işçi sınıfının hakimiyeti altında olmalı ve sınıf mücadelesinin aracı olarak kullanılmalıdır.

5. Devrimci İttifaklar ve Uluslararası Dayanışma: Anti-revizyonistler, devrimci ittifakların ve uluslararası dayanışmanın önemini vurgularlar. Farklı sosyalist ve anti-emperyalist güçler arasındaki birlik ve dayanışma, kapitalizme karşı mücadelenin güçlenmesini sağlar.

Anti-revizyonizm, özellikle Sovyetler Birliği'nde Stalin döneminden sonra, Nikita Kruşçev ve ardından Leonid Brejnev'in liderliğindeki "reformist" politikaların etkisiyle ortaya çıkmıştır. Sovyetler Birliği'nde, Kruşçev döneminde Stalin'in politikaları eleştirilmiş ve "de-Stalinizasyon" politikaları uygulanmıştır. Bu politikalar, bazı Marksist-Leninist gruplar arasında Sovyetler Birliği'nin özünü ve devrimci niteliğini kaybettiği düşüncesine neden oldu. Bu gruplar, "revizyonist" olarak adlandırdıkları Sovyet politikalarına karşı çıkarak anti-revizyonist bir pozisyon aldılar.

Anti-revizyonizmin örnekleri dünya genelinde birçok ülkede görülebilir. Özellikle Çin, Küba, Kuzey Kore ve Arnavutluk gibi ülkelerde, Sovyetler Birliği'nin liderliği altındaki "reformist" politikalara karşı çıkan ve kendi devrimci yollarını izleyen gruplar anti-revizyonist bir pozisyon benimsemişlerdir.

Anti-revizyonizmin eleştirileri ve tartışmaları da vardır. Bazıları, anti-revizyonist grupların "dogmatik" ve "düşmanca" bir tutum benimseyerek Marksizm-Leninizmin evrimini reddettiklerini iddia ederken, diğerleri, anti-revizyonist grupların Marksist ilkeleri koruyarak ve revizyonizme karşı mücadele ederek sosyalist devrimin gerçekleştirilmesini teşvik ettiğini savunurlar.

Sonuç olarak, anti-revizyonizm, Marksist-Leninist ilkelerin saf formunu korumayı ve sosyalist devrimin gerçekleştirilmesini amaçlayan bir siyasi akımdır. Bu akım, özellikle Sovyetler Birliği'nin liderliği altındaki "revizyonist" politikalara karşı çıkan ve Marksist ilkeleri savunan gruplar arasında ortaya çıkmıştır. Anti-revizyonizm, uluslararası sol içinde çeşitli fraksiyonlar ve görüş ayrılıklarıyla birlikte tartışılan bir konudur.